Endoskopik Tüp Mide'nin Etkinliği ve Kalıcılığı

Endoskopik sleeve gastroplasti (ESG), son yıllarda obezite tedavisinde giderek daha fazla ilgi gören minimal invaziv bir bariatrik endoskopi yöntemidir. Bu yenilikçi prosedür, mide hacmini önemli ölçüde azaltarak kilo kaybı sağlamayı amaçlamaktadır.

ESG’nin etki mekanizması, midenin büyük kurvaturu boyunca endoskopik dikiş sistemi kullanılarak dikiş atılması ve midenin tüp şeklinde daraltılması esasına dayanır. Bu işlem sonucunda mide hacmi yaklaşık %70-80 oranında azalır, erken doygunluk hissi artar ve mide boşalma hızı yavaşlar. Ayrıca, açlık hormonu ghrelin düzeyinde azalma ve tokluk hormonları GLP-1 ve PYY düzeylerinde artış gözlenir. Tüm bu fizyolojik değişiklikler, hastaların daha az yemek yemesini ve kilo vermesini sağlar.

ESG’nin kısa ve orta vadeli etkinliği üzerine yapılan çalışmalar oldukça umut verici sonuçlar ortaya koymaktadır. Genel olarak, hastaların işlemden sonraki ilk 6 ay içinde toplam vücut ağırlıklarının yaklaşık %15’ini, bir yıl içinde ise %15-20’sini kaybettikleri görülmektedir. Bu sonuçlar, ESG’nin diyet ve yaşam tarzı değişiklikleri gibi konservatif yöntemlere göre çok daha etkili olduğunu, intragastrik balon gibi diğer endoskopik yöntemlere kıyasla da daha fazla kilo kaybı sağladığını göstermektedir.

ESG’nin uzun dönem etkinliği konusunda yapılan çalışmalar da oldukça cesaret vericidir. Beş yıllık takip sonuçlarını içeren araştırmalar, ortalama kilo kaybının 5 yılda %16 civarında olduğu, hastaların büyük çoğunluğunun başlangıç kilolarının en az %10’unu kaybetmiş durumda kaldıklarını göstermektedir.Ancak, bazı hastalarda zaman içinde kısmi kilo alımı gözlenebilmektedir. Bu nedenle, uzun vadeli başarı için hastaların yaşam tarzı değişikliklerini sürdürmeleri ve düzenli takiplerinin yapılması büyük önem taşımaktadır.

Cerrahi Tüp Mide

ESG’nin başarısını etkileyen çeşitli faktörler bulunmaktadır. Bunlar arasında mide boşalma hızındaki yavaşlama, sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıklarına uyum, başlangıç kilosu, yaş, cinsiyet ve işlem sonrası ilk bir aydaki kilo kaybı hızı sayılabilir. Özellikle mide boşalma hızındaki gecikme ile kilo kaybı arasında güçlü bir ilişki olduğu gözlenmiştir. Ayrıca, işlem sonrası beslenme önerilerine ve egzersiz programına uyum gösteren hastaların daha fazla kilo verdiği belirlenmiştir. Genç hastaların ve kadınların ESG’ye daha iyi yanıt verme eğiliminde oldukları da dikkat çeken bulgular arasındadır. ESG’nin diğer obezite tedavi yöntemleriyle karşılaştırıldığında gösterdiği performans da oldukça etkileyicidir.

Yaşam tarzı değişikliği ve ilaç tedavilerine göre belirgin üstünlük gösteren ESG, intragastrik balon tedavisine kıyasla da daha fazla ve daha kalıcı kilo kaybı sağlamaktadır. Laparoskopik sleeve gastrektomi kadar olmasa da, ona yakın bir etkinlik göstermesi, ESG’nin cerrahi tedaviye alternatif olabileceğini düşündürmektedir. ESG’nin en önemli avantajlarından biri, düşük komplikasyon oranlarıdır.

Ciddi yan etki oranı %1-2 civarında olup, bu oran bariatrik cerrahiye göre oldukça düşüktür. En sık görülen yan etkiler genellikle geçici olup bulantı, kusma ve karın ağrısı gibi hafif şikayetlerdir. İşlemin tekrarlanabilir olması da önemli bir avantajdır; gerektiğinde prosedür tekrarlanarak ek kilo kaybı sağlanabilir.

ESG’nin bir diğer önemli özelliği, mide anatomisinde kalıcı değişiklik yapmamasıdır. Bu sayede, ileride gerekirse bariatrik cerrahi gibi diğer tedavi seçeneklerine geçiş mümkün olmaktadır. Ancak, optimal sonuçlar için hasta seçimi büyük önem taşımaktadır. Genel olarak, vücut kitle indeksi 30-40 kg/m² arasında olan, daha önce konservatif yöntemlerle başarılı olamamış ve bariatrik cerrahiye uygun olmayan veya cerrahiyi istemeyen hastalar ESG için ideal adaylardır. Morbid obez hastalar (VKİ > 50 kg/m²) için de, cerrahiye hazırlık amacıyla köprü tedavisi olarak kullanılabilmektedir.

ESG sonrası hastaların yaşam kalitesinde önemli iyileşmeler gözlenmektedir. Kilo kaybına bağlı olarak obezite ile ilişkili komorbiditelerde (tip 2 diyabet, hipertansiyon, hiperlipidemi, uyku apnesi vb.) belirgin düzelmeler bildirilmiştir. Ayrıca, hastaların özgüvenlerinde artış ve sosyal yaşamlarında iyileşme de sıklıkla rapor edilmektedir. Sonuç olarak, mevcut bilimsel veriler endoskopik sleeve gastroplastinin obezite tedavisinde etkili, güvenli ve umut verici bir yöntem olduğunu göstermektedir.

Ortalama %15-20 civarında kilo kaybı sağlayan ve bu kaybın büyük kısmını 5 yıla kadar koruyabilen ESG, cerrahiye göre daha az invaziv olması, düşük komplikasyon oranları ve tekrarlanabilir olması gibi avantajlara sahiptir. Ancak, optimal sonuçlar için doğru hasta seçimi, deneyimli endoskopistler tarafından uygulanması ve işlem sonrası multidisipliner yaklaşımla hasta takibi büyük önem taşımaktadır. Şu an için ESG, uygun hasta grubunda obezite tedavisinde önemli bir seçenek olarak yerini almış durumdadır ve bariatrik tedavi yelpazesinde cerrahi ile konservatif yaklaşımlar arasında köprü görevi görmektedir.